Irak Kurtleri
Irak Kürtlerinin self-determinasyon mücadelesi
Vietnam haricindeki öteki ulusal kuruluş savaşlarından daha uzun süreli
ve daha kanlı olmuştur. Kürtler 1920’lerde İngiliz yönetimine karşı
savaştığında, sonradan Almanya’ya karşı yürütülen hava saldırısının
komutanı olacak olan ‘Bombacı’ Haris, sanatını önce Kürt köylerini
bombalamakta göstermiş.
Bağdat’ın Kürtlere yönelik politikalarının
yolunu açan Haris 1924’te resmen şunu söylüyormuş: “Onlar şimdi 45
saniye içinde bir köyün tümüyle imha edilebileceğini ve köylülerin üçte
birinin ya öldürülebileceğini >>>>
ya da yaralanabileceğini artık biliyorlar.”
Saddam Hüseyin de Haris’in iyi bir öğrencisi olduğunu ispatladı. İran
Şahı ve ABD tarafından haince yalnızlığa itildikten sonra Kürtlerin
bağımsızlık mücadelesi başarısızlığa uğrayınca binlerce kişi ya
tutuklandı ya da yerinden yurdundan sürüldü.
Irakta yaşayan beş milyonluk Kürt halkına yönelik baskı 1980’lerin
sonunda vahşet düzeyine ulaştı: İran - Irak savaşı esnasında başka bir
Kürt başkaldırısını bastırdığında Saddam Hüseyin’in güçleri 182.000
Kürdü katletti ve 3.800 Kürt köyünü yerle bir etti.
Bugüne kadar Kürt coğrafyasında sık görülen manzaralar sakinleri
göçertilmiş veya öldürülmüş kasaba ve köylerin üzerini örten uğursuz
toprak yığınlarıdır. Saddam Hüseyin’in Kürdistan’da yaptıkları Hitler’in
Yahudilere yaptığı gibi, toplu yok etme değildi ancak kasaplık ve imha
etme yönünden Nazilerin Polonya ve Rusya’da yaptıklarından geri kalır
yanı yoktu.
1975 tarihi Kürt halkının en talihsiz dönemlerinden birine rastlar.
Bölgesel ödünlere karşılık, İran Kürt ulusal hareketinden desteğini
çektikten sonra, Saddam Hüseyin Kürdistan yönetimini devralır. Şah
Kürtlere yaptığı ihanetin cezasını çeker ve Ayetullah Humeyni İran’da
Şah rejimini devirir.
O dönemde Kürtler, güçlü bir ordusu ve petrolden elde ettiği zenginliği
sürekli artan kural tanımaz bir lider olan Saddam Hüseyin’le
savaşıyorlardı. Iraklı liderin yine de kendi gücünü abartarak ve
muhaliflerinin onun öyle olduğunu zannetmesini sağlayarak sınırsız bir
güce sahip olduğunu ifşa etmesi gerekmekteydi.
Saddam Ayetullah Humeyni rejiminin kolay bir lokma olduğunu düşünerek
1980’de İran’a saldırdı ve İranlılar Irak Kürtlerine arka çıkarak ona
karşılık verdiler.
İran-Irak savaşı Kürtler için daha büyük bir yenilgiyle sonuçlandı. Sağ
kurtulanlar ülkelerinin harap olmuş halini gördüler. Saddam Hüseyin’in
Kuveyt yenilgisinin ertesinde 1991 kalkışması Saddam yönetimini birkaç
günde alaşağı etti. Kürt savaşçılar Kerkük’ü aldılar.
Ancak Irak ordusunun karşı saldırıya geçmesi, tüm Kürt nüfusunun Türkiye
ve İran sınırına kaçmasına neden oldu. Varlığı biçimlenmeye başlayan “de
facto” Kürt devletine ortam hazırlayan ABD’nin sağladığı uçuşa yasak
bölge büyük bir sempati dalgasıyla karşılandı.
Saddam Hüseyin Kürdistan’ı terk edebileceğini düşünüyordu. Çünkü orası
izole olmuş, savaşta harap olmuş ve yoksullaşmıştı. Açlıktan ölmek üzere
olan Kürt köylüler ailelerine bakmak için dünyanın en tehlikeli işini
yapmak zorunda kalmışlardı. Bölge, Irak - İran savaşı esnasında Irak
ordusunun yerleştirdiği dünyanın en geniş mayın tarlalarıyla kaplıydı.
Bölgedeki Kürt halkı, açlıktan ölmemek için, her tarafı mayınlı araziyle
kaplı topraklarındaki mayının içindeki patlayıcı ve patlayıcının içinde
katlandığı alüminyumu satarak birkaç dolar kazanıyor ve hayatta
kalabiliyorlardı.
Bu durum, Bölgede Kürtlerin on yıllardır mahkum edilmiş oldukları
sefaletin somut bir örneğini oluşturuyordu. Ancak mayın toplamak için
gereken cesaret ve beceri onların maruz bırakıldıkları felaketleri
aşabileceklerinin de işaretiydi.
Kürdistan on yıllardır Irak’ın en tehlikeli bölgesi olmuştu.
Kürtler Irak’ta 1991’deki başarısız başkaldırıdan sonra, Amerikan hava
sahasında yarı bağımsız bir statüye kavuşmuşlardı. Irak Kürtlerinin
kaderi ABD Başkanı George Bush’un 2003’te Saddam Hüseyin’i devirmeye
karar vermesiyle değişti.
2003 yılında, Irak Kürdistanında ki Kürtlerin bütün endişelerine rağmen,
ABD ordusunun Kuzeyden Türk ordusundan da 40.000 kişi eşliğinde Irak’ı
işgal etmesiyle Kürt liderler 12 sene bekledikleri hasretlerine
kavuşacaklarını düşünüyorlardı. Bu onların “de facto” özerkliklerini
sona erdirebilirdi. Türk Parlamentosundan 1 Mart tezkeresi geçmeyince,
Türkiye ABD ile birlikte Irak’a girmeyi reddedip ABD’yi hayal
kırıklığına uğratmasıyla Kürtler statülerini muhafaza edebildiler.
Böylece, bir gecede Kürtler Irakta Amerikanın tek güvenilir müttefiki
oldular.
Gelinen süreçte, Kürtlerin kazanımları sadece 15 senedir idare ettikleri
Kuzeydeki üç vilayetle sınırlı değildir. Kürdistan’ın kontrol alanı
şimdi çok daha geniştir. Irak ordusu 2003’te dağıldıktan sonra,
Kürdistan askerleri insanların çok önceleri içinden sürüldükleri şehir,
kasaba ve köylere doğru ilerlediler.
Artık Kerkük şehrinde Kürt halkı yaşamaktadır. Evlerinden,
topraklarından Saddam tarafından zorla sürülen Kürt halkı artık Kerkük’e
geri dönmektedir.
Kürtlerin gücü sadece coğrafik olarak da artmadı. Bağdat parlamentosu
tarafından Irak *****hurbaşkanı olarak seçilen Celal Talabani, yıllardır
Doğu Kürdistanın kontrolünü elinde bulunduran YNK’nin de başkanıydı.
2003’ten beri Irak’ın başarılı Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’dir.
Zebari de diğer büyük Kürt partisi KDP’nin eski sözcüsüydü. Paradoksal
bir şekilde, Bağdat parlamentosunun en etkili üyeleri kendi meşru
bağımsız devletlerinin olmasını yürekten isteyen Kürtlerdir. Yeni Irak
ordusundaki ve güvenlik güçlerindeki en önemli birimler Kürtlerden
oluşmaktadır.
Bugün, savaş Irak’ın öteki bölgelerini kırıp geçirirken, ülkenin en
güvenli ve huzurlu bölgesi Kürtlerin yaşadığı Erbil, Süleymaniye ve
Duhok kentlerinin bulunduğu Kürt Federe Bölgesi oldu. Kürdistan’ da ki
oteller katiller ve fidyecilerden oraya kaçan Bağdat, Basra ve Musul’dan
gelen zengin mültecilerle dolu. Irak’ın başkentinde, yeniden yapılanma
için milyarlarca dolar harcandığı halde, hiçbir çalışma gerçekleşmezken,
Erbil ve Süleymaniye’de hemen hemen her sokaktaki inşaat alanlarında
büyük çalışmalar görülüyor.
Erbil sokaklarında her noktadan modern yapılar yükselmekte ve kent adeta
bir başkent havasına bürünmekte. Irak’ın başka yerlerinde çalışmak
istemeyen doktorlar Kürdistan’da lüks klinikler açıyorlar. Kürdistan'ın
sınırını peşmergelerden oluşan Kürt ordusu koruyor. Bugün sayılarının
70-100 bin arasında olduğu bilinen bu ordu, Irak'ın en disiplinli askeri
birlikleridir. Efsanevi Kürt lider Molla Mustafa Barzani'nin resimleri
burada her büroda, her kahvehanede ve neredeyse her evde asılı.
Öncelikle, bir milyon nüfusuyla dünyanın en eski yerleşim yerlerinden
biri olan Erbil Irak’ın öteki kentleriyle karşılaştırıldığında yaşam
normal görünüyor. Şehrin dört bir yanında yeni evler ve apartman
daireleri inşa ediliyor. İnsanlar sokağa çıkma yasağından kaygı
duymaksızın geceleyin geç vakitlere kadar dışarıda arabalarıyla
gezebiliyorlar. Sheraton otelinin bahçesinde, masalar canlı müzik
eşliğinde akşam yemeklerini yiyen insanlarla dolu.
Kürdistan sınırları içinde Kürt bayrağı dalgalanıyor, Kürdistan Bankası
kurulmuş. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlamak ise kısa bir
zaman alıyor. Örneğin, Erbil’in en büyük otelinin dışındaki girişte
direklerde sallanan Fas ve Brezilya dahil iki düzineden fazla ülkenin
bayrakları asılı. Bayrağı olmayan tek devlet ise Kürdistan’ın da içinde
bulunduğu Irak Devleti.
Kürtlerin bağımsızlığa çok yakın oldukları dönemler oldu. Örneğin,
Süleymaniye'de 1920'li yıllarda Şeyh Mahmud Berzenci başkanlığında bir
isyan yaşanmış, Berzenci o zaman kendini Kürdistan kralı ilan etmişti.
1946 yılında da İran topraklarında Mahabad Kürt *****huriyeti kurulmuştu.
Bu *****huriyet o zaman SSCB'nin himayesi altında (SSCB askeri
birlikleri o zaman İran'daydı) yaklaşık 11 ay varlığını sürdürdü.
Mahabad *****huriyeti'nin lideri, şimdiki Kürdistan'ın Başkanı Mesut
Barzani'nin babası Molla Mustafa Barzani idi. Mahabad *****huriyeti'nin
düşmesinden sonra Mustafa Barzani, 1946 ile 1959 yılları arasında
SSCB'de yaşadı. Ancak SSCB'nin yardımı, Mustafa Barzani'nin umduğundan
daha az oldu..
Kürtlerin bağımsızlık ümitleri daima boşa çıktı. Orta Doğu'da kendi
jeopolitik oyunlarını oynayan büyük güçler, sık sık Kürtleri piyon
olarak kullandılar. Bu süreçte Kürtler zaman zaman bağımsızlığa
yaklaştılar. I. Dünya Savaşının bitmesinden hemen sonra en az 25 milyon
Kürt -Irak, İran, Suriye ve Türkiye'de baskı altında kalan azınlıklar
olarak vatansız kaldılar..
Şimdi ise Kürdistan’da en büyük devletsiz halkın bağımsızlık dileği
tekrar canlanıyor.
Birçok Iraklı bütünüyle Kürtlerin yaşadığı üç kuzey vilayetinin
bağımsızlığa yakın bir özerk statüye sahip olması gerektiğini kabul
ediyor.
Asıl farklılıklar Kürdistan’ı tanımlamada ortaya çıkıyor. Kürt halkı,
her şeyden önce petrol zengini Kerkük şehrinde, yarım yüzyıl önce
gerçekleşen etnik temizliği telafi etmek istiyorlar.
Ekonomik açıdan, Kürdistan hala Iraktaki petrol gelirlerinin %17’sini
aldığı Bağdat’a bağlıdır. Yeni anayasayla, gelecekte geliştirilecek olan
petrol alanlarını bölgesel hükümet idare edecek. Kürdistan Bölgesel
Hükümeti kuzeydeki üç vilayetin sınırları dahilinde petrol aramak ve
çıkarmak için zaten birçok yabancı petrol şirketiyle antlaşmalar yaptı.
Kürtlerin kendi bağımsız devletlerini kurmak istedikleri de bir sır
değil. Nitekim, Irak'ın bölünme olasılığından bahsedildiği zaman da,
hemen üç bölge üzerinde duruluyor: Şiilerin yaşadığı güney, Sünnilerin
yaşadığı merkez ve Kürtlerin yaşadığı kuzey. 4.5 milyon Kürdün yaşadığı
kuzeyde bugün artık bir özerklik mevcut. 1.5 milyon Kürt ise 27
milyonluk Irak'ın diğer bölgelerine dağılmış durumda.
Irak’ın geleceği için en gerçekçi çözüm Irak’ın 3 parçaya bölünmesidir.
Zaten yıllardır beraber yaşama duygularını kaybetmiş olan farklı etnik
kökene sahip bu üç ulus, ancak bölünerek, tam bağımsızlığa kavuşarak ve
kendi devletlerini kurarak barış ve huzura ulaşabilirler.
Kürdistan’ın bağımsızlığını sağlayabilecek başlıca zenginlik ise
petroldür. Kürdistan'da bugün petrol az miktarda ülkenin doğusunda,
Süleymaniye bölgesinde üretiliyor. Burada ilkel yöntemlerle çok kötü,
fakat ucuz benzin üretiliyor. Normal benzin ise yurt dışından alınıyor.
Irak'taki petrol rafineleri düzenli çalışmıyor. Bu nedenle Kürdistan'a
petrol Türkiye, İran ve hatta Birleşik Arap Emirlikleri'nden geliyor.
Kürdistan’da tek eksik olan “Kürdistan’ın kalbi” Kerkük’tür. Kerkük
kenti ile eyaleti Bağdat'taki merkezi yönetime bağlı olduğu sürece
Kürdistan Kürdistan değildir. 2007 referandumu sonrası Kerkük Kürdistan
sınırları içine dahil edildikten sonra bağımsız bir Kürt Devleti için
bütün şartlar tamamlanmış olacaktır.
Kürdistan Başkanı Mesut Barzani ise Kerkük ve bağımsız Kürt devleti
konusunda şöyle diyor :
“Bu konuda sadece ölüm yolumu kesebilir. Bunun dışında dünyada hiçbir
güç veya devlet benim Kerkük’ten vazgeçmemi sağlayamaz. Bu, kesindir ve
Kerkük’ten vazgeçmemiz mümkün değil. Ayrıca bu seçimler de, Kerkük
kimliğinin ne olduğunu gösterdi. Kerkük’ün Kürt ve Kürdistani bir kent
olduğunu söylediğimizde, bize kuşkuyla bakanlar, şimdi çok açık bir
şekilde bir gerçeği ve Kerkük kimliğinin ne olduğunu gördüler.
Bağımsız bir Kürt devletinin kurulması Kürtlerin hakkıdır. Komşu ülkeler,
bu hakkı bir günah gibi görüyorlar. Ben bu “günahkarlık” perdesini
yırtıp, onlara bunun bizim hakkımız olduğunu göstermek istiyorum. Talep
etmemişiz ancak hakkımızdır.
Kim, kimin ülkesini parçalıyor, kim, neyi nereden ayırıyor? Onlar,
Kürdistan’ı sömürgeleştirerek dört parçaya ayırmışlar. Biz, kendi
ülkemiz olan Kürdistan’ı birleştirmek istiyoruz. Irak, Türkiye, İran ve
Suriye topraklarından birer parça koparalım demiyoruz. Ben, bu
ayrılıkçılık tabusunu kırmak istiyorum ki, onlar da hakkımızın ne
olduğunu anlasınlar.
Daha yumuşamak ve Kürtlere dostluk elini uzatmak Türkiye’nin çıkarınadır.
Temennim, Türkiye’nin dostluk politikasını seçmesi ve Kürt ve Kürdistan
gerçekliğini anlamalarını istiyorum”.
Şu bir gerçek ki, önümüzdeki süreçte, Dünya, Kürt ulusunun ve
Kürdistan’ın doğuşuna şahit olacak. Zaten, dünyadaki tek devletsiz ulus
olan Kürtler bu statüyü çoktan hak ettiler bile…
NİL DEMİRKAZIK