|
ERGENEKON TÜRK
ORDUSUNUN BİR KOLUDUR
|
Ergenekon yapilanmasi, bilinenin aksine dört degil yedi katmandan olusuyor.
Yapilan operasyonlarda da katman katman hareket ediliyor. Bunun için de yedi
katmani açiga çikarabilmek için yedi operasyonun yapilmasi gerektigi üzerinde
duruluyor. Bu da dava sürecinde bile bazi gözaltilarin olabilecegi anlamina
geliyor. Zira Ergenekon yapilanmasinda katmanlar birbirleriyle dogrudan (direkt)
degil dolayli (endirekt) ilintili…
Hâliyle operasyonlar gözaltina alinan
sahislarin birbirleriyle olan iliskileri üzerinden yapiliyor. Yapilan
sorusturmalarda onlarca kisin adinin geçtigi ve bunlarin da davanin görülmesiyle
birlikte gözaltina alinabilecegi aktariliyor. Operasyonlarin sadece Atatürkçü
veya ulusalci olarak taninan kisilere yönelik yapilmadigi ortada. Gözaltina
alinanlarin önemli bir kisminin böyle bir kimlikleri yok çünkü...
SEMDIN SAKIK’IN ANLATTIKLARI
Operasyonlarin ortaya çikardigi bir diger gerçek ise Ergenekon yapilanmasinin
DHKP-C, PKK, Hizbullah gibi terör örgütleriyle yollarinin sik sik kesismesi. Hâl
böyle olunca savcilik talimatiyla bazi örgüt mensuplari da sorgulaniyor. Son
olarak terör örgütü PKK’nin önemli isimlerinden Semdin Sakik, tutuklu bulundugu
Diyarbakir Askerî Cezaevi’nde sorgulandi. Sorgulanan bir diger isim PKK’nin Zaza
grubunda yer alan ve su anda Elbistan’da tutuklu bulunan Hamili Yildirim.
Sorgusunda Semdin Sakik’a Bingöl’de tezkere almis 33 silahsiz erin sehit
edilmesi konusunun soruldugu belirtiliyor. Sakik, bu konuda talimatin Abdullah
Öcalan’dan geldigini söylüyor. Sakik’in anlattiklari arasinda kendisinin
Türkiye’ye nasil getirildigi konusu da var. Kuzey Irak’ta kendisini getiren
grubun basinda “Yesil” kod adli Mahmut Yildirim’in oldugunu söylüyor Sakik.
Sorgusuna Semdinli olayina adi karisan bir alt rütbelinin de katildigini
söylüyor ayrica. Ergenekon sorusturmasinda Mahmut Yildirim’in akibeti de takip
ediliyor. Elde edilen birtakim bulgulardan yola çikilarak Mahmut Yildirim’in
hayatta oldugu ve Azerbaycan’da yasadigi tahmin ediliyor. Diger bir iddia ise
Ergenekon yazismalarinda sik sik adi geçen Abdullah Öcalan’in da sorusturma
kapsaminda sorgulanmak istendigi yönünde.
Terör örgütleriyle dirsek temasinda bulunan, “vatanseverlik” adi altinda ilginç
baglantilari olan Ergenekon yapilanmasi, “devletin gerçek koruyucularinin”
kendileri oldugunu iddia ediyor. Hâliyle devleti koruma adina yasa disi isleri
mesru görüyor. Gladyo’nun Türkiye’deki yapilanmasi olarak kabul edilen
Ergenekon’un faaliyet alanlari yurtdisi ve yurtiçi olmak üzere ikiye ayriliyor.
Ergenekoncularin “iç düsmanlari” pasifize etmek; hatta ortadan kaldirmak için
yapmayacagi ve yapamayacagi hiçbir faaliyet olmadigi kaydediliyor.
Geçmiste ülkücü ve solcu gençleri “tetikçi” olarak kullanan yapi, Soguk Savas
sonrasi dönemde “yeni” bir strateji izlemeye basladi. Bünyesine Türk Intikam
Tugayi (TIT) ve “itirafçilar” gibi gruplari dâhil etti mesela. Görevi sadece
kontrgerilla faaliyetleriyle sinirli degildi artik. Sivil ve askerî bürokrasi
ile politikacilardan, sivil toplum kuruluslarindan, is dünyasindan taraftarlar
topladi. Bununla kalmadi terör örgütlerini de yönetmeye basladi.
ERGENEKON’UN PSIKOLOJISI
Peki Ergenekon yapilanmasi bir “terör” örgütü mü? Bu konuda istihbarat
birimlerinin yaptigi tanim gayet açik. Buna göre bir yapinin terör örgütü
satlarini tamamlamasi için su üç unsurun (siddet içermesi, yapilanmanin
hiyerarsik olmasi, siyasal bir amaç tasimasi) bulunmasi gerekiyor. Söz konusu üç
unsurun Ergenekon yapilmasinda oldugu delillerle ispatlanmis durumda. Ancak
Ergenekon yapilanmasi, bilinen hiçbir terör örgütü ile “yapisal” olarak
örtüsmüyor. Daha çok “çati” örgüt konumunda. Yani, olmasi gereken terör
örgütlerini kuruyor, onlara yardim ediyor ve onlari yönlendiriyor. Bunun adina
da “naylon terör örgütleri” deniliyor.
Istihbarat birimlerinin Ergenekon terör örgütüne yönelik tahlillerinde örgütün
neredeyse psikolojisi ortaya çikariliyor. Her döneme uygun faaliyetler içinde
bulundugu, mesela toplumun nabzini tutmaya çalistigi; iktidarin hâline,
siyasetin gidisatina, ekonominin genel durumuna ve toplumun hassasiyetlerine
göre argümanlar gelistirdigi belirtiliyor. Çogu zaman argümanlari ortaya atan da
ona karsi toplumsal refleksi harekete geçiren de yine bu örgüt oluyor. Siyasal
yapiya ayar verme ihtiyaci hissedildiginde kanli eylemler düzenleyebiliyor,
suikastlar gerçeklestirebiliyor, sonra da ortaya çikan toplumsal atmosferi
düsünsel ve fikirsel olarak etki altina aliyor.
Ergenekon örgütü içinde tipki katmanlar gibi yedi ana unsur yer aliyor: Terör,
ekonomi, medya, sivil toplum örgütleri, silahli kanat, etnik yapilar ve resmî
görevliler. Bu yapi içinde yer alan kisiler Enverist (Enver Pasa) bir çizgi
izliyor, Ittihat ve Terakki Modeli’ni uyguluyorlar. Örnegin silah üzerine yemin
ediyor ve ettiriyorlar.
Ergenekon örgütü 1999-2000 yillari arasinda Türkiye’de yeniden yapilanma
sürecine gitti. Sorusturma sirasinda ortaya çikan belgelere göre bu is için Veli
Küçük’e görev verildi. Örgütün faaliyet unsurlarini içeren “Lobi” adli belgeler
Dogu Perinçek, Ümit Oguztan, halen Kanada’da yasayan Tuncay Güney ve gazeteci
Adnan Akfirat tarafindan hazirlandi.
“ERGENEKON 200 YIL SÜRECEK”
Ele geçirilen dokümanlarda “Ergenekon, Analiz, Yeni Yapilanma Yönetim ve
Gelistirme Projesi, Istanbul 29 Ekim 1999” konulu yapilanmayi açiklayan kitapçik
Ergenekon’un yeniden yapilandirildigini anlatiyor. Bunun için gerekli olan
çalismalar ayri basliklar altinda bir bir siralaniyor. Tarih olarak 29 Ekim
Cumhuriyet Bayraminin seçilmesi süphesiz rastgele degil. Ergenekonculara göre,
yeniden bir devletin insasi gerekiyor ve bu da ancak böylesine anlamli bir günde
baslayabilirdi. Yeni “naylon terör örgütleri” kurarak yola devam etmenin
gerekliliginin de detaylandirildigi yeni Ergenekon planinin ayni zamanda
Abdullah Öcalan’in 15 Subat 1999 tarihinde yakalanip Türkiye’ye getirilmesinden
sonra olmasi da hayli anlamli. Çünkü artik örgütün kontrolü farkli bir yoldan
yapilacakti.
Ergenekon’un yeni yapilanmasinin ciddi temellerle basladigi söylenerek ona bir
ömür de biçiliyor. Buna göre yeni Ergenekon’a devamliligi saglamak için 200
yillik bir süre veriliyor. Yeni yapilanmanin politikalar basligi altinda bu
konunun alti çiziliyor. Ayni zamanda yapilanmanin terör yönü de burada
belirleniyor. “Dünyada var olabilmis tüm sistemler, ülke çikarlari ve mevcut
rejim ilkelerine aykiri ideolojilere sahip siyasileri engellemistir” denilerek
bunun için iki yol belirlendigi söyleniyor: Suikast ve dezenformasyon.
Ergenekon sivil iktidarı satılmış olarak görmektedir. Bu
iktidarın ABD’nin güdümünde olduğunda ısrarlıdır.
Suikastlar için parali tetikçilerin bulunmasinin yani sira basta PKK
olmak üzere terör örgütlerinden de faydalanilacakti. Terör örgütü ile
yapilanmanin iliskisi Dogu Perinçek üzerinden oldugu gibi baska kisilerle de
temaslar kurulacakti. 6 bin silahin Kuzey Irak’ta teslimatinin yapilmasi, nerede
ne zaman eylem yapilacagi konulari hep bu süreçle ilgiliydi. Ergenekon’un bu
dönemde PKK ile olan irtibati terörist Cemil Bayik üzerinden yapiliyordu.
Süphesiz Ergenekon ile terör örgütü PKK’nin iliskisi sadece irtibat, suikastlar,
eylemler ve silah yardimi degil. Veli Küçük ve Ümit Oguztan’in ikametgâhlarinda
elde edilen “Panzehir-Etnik/Bölücü operasyonlarin tasfiyesi” dokümaninda 10
madde siralaniyor. Amaç ve Kapsam maddesinde Kürtlere tarih bilincinin
asilanmasi öngörülüyor. Emperyalizmin etnik, ayrilikçi terör savasi basliginda
ise dis güçlerin PKK’nin olusmasini saglandiklari ve bir Kürt hareketini
baslattiklari belirtiliyor. Kuzey Irak ve Kukla Kürt Devleti basliginda ise ABD
ve AB’nin Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti olusturmak istendigi vurgusu yer aliyor.
Ergenekon’un “Panzehir” planinda en ilginç madde ise Demokratik Cumhuriyet
programi ile ilgili olani. Bu bölümde “Türkiye’yi parçala ve böl taktigi ile
parçalamaya çalisan emperyalist güçlerin ilk hedeflerinin Türk kültürü oldugu,
süreç içinde demokratik sivil toplum örgütlerinin emperyalizmin ülke
içerisindeki istihbarat, provokasyon ve terör bürolarina dönüstügü, 2000 yilinda
CHP’nin ‘Demokratik Cumhuriyet Programi’ ile CHP-PKK ittifakinin ayni seyler
oldugu ve ikinci Cumhuriyet programinin amaçlandigi” belirtiliyor. Millî
egemenligin her ne kadar halkin kendisine emanet edilmisse de siyasi kadrolar,
bürokratlar ve teknokratlara emanet edilmeyecek kadar önemli ve kutsal oldugu,
bu kutsal emanetin korunmasi görevinin Türk Silahli Kuvvetleri ile Türk
gençligine verildigi dile getiriliyor.
Belgede CHP’nin PKK’lilastirma maddesi tekrar yer aliyor ve burada “Türkiye’nin
PKK’nin CHP’lilestirilmesi girisiminde bulunmadigi, fakat Pentagon merkezli AB
destekli uzmanlarin CHP’yi PKK’lilastirmayi akil edebildikleri” görüsüne yer
veriliyor. Abdullah Öcalan’dan da faydalanilmasi öngörülüyor. Buna göre
Öcalan’in cezaevinde bulundugu ve örgütün kontrol edilmesi için onunla irtibat
kurulmasi gerektigi üzerinde duruluyor. Ergenekon yapilanmasi cezaevindeki
Öcalan’in PKK’nin baskanlik konseyi içinde yer almasinin saglanmasini istiyor.
Turk devlettin yillardir kara perde arkasinda bilek guresin temel yonu ortaya
cikinca ordu -devlet ve hukumettin ile islamci ve kemalistlerin bu ulkede ne
oyunlarin oynadigini goruyoruz,asil amaclari taabiki kUrdistandi binlerce faail
mechul cinayetlerin olusu esasinda eminimki bu isin icinde daha coklarin var
oldugunu erdoganinda oldugu cunku agzinda he bu dava bitsin gibi kensdini yargic
ilan ediyor,
ama eminimki kurd hAlkinin ulasmadigi yollara ulasacaktir,Cumhuriyetle birlikte
yuz yil oldu milliyonlarinsehid oldugu bu topraklarda hep ulusal bAgimsizlik
icinde ollen sehitlerimiz cok tur.
Burada merak ettigim kis yesile benziyen gUrbuz tahmin ediyorum soyadi capar
yuzlu bu kurd degilmi bu kisi cok tetikcilk yapmis bu insanin yaptigi tetikcilk
taabiki yesil gibi buyuk paralari alan devlettin ordu ust duzeyinde tutun
sivillwere kadar uzuyor.
Bu aslinda Öcalan’in yakalanmasindan önceki durumu da netlestiriyor. Zira
Ergenekon yapilanmasi Öcalan’a avukatlarindan D.E. araciligi ile teslim olmasi
hâlinde nasil yargilanacagi ve sorguyu kimlerin yapacaginin ayarlanabilecegi
sözü veriyor. Dokümanlara göre Öcalan’in getirilmesi, sogrulamasi ve
yargilanmasi verilen sözler dogrultusunda gerçeklesmis. Ancak Ergenekon’un en
önemli projesi, bazi “vatansever” genç subaylarin daga çikip örgüt yönetimini
ele geçirmesi projesi. Bu projenin gerçeklesip gerçeklesmedigi simdilik
bilinmiyor. Ancak bu Ergenekon hedef planlamasinda yer aliyor.
Ayrica desifre olan bir yapinin görevini bir baskasinin almasi da degisen
stratejiler arasinda bulunuyor. Toplumda infial uyandiracak olaylar, terör
eylemleri, suikastlar, sivil toplum kuruluslari adi altinda gösteri ve
ayrismalar ile Kürt-Türk çatismasi, Alevi-Sünni kavgasi, laik-anti laik
ayrismasi olusturma planlari da bu stratejinin ayaklari olarak zikrediliyor.
Terör eylemlerini ise PKK, aldigi talimatlar dogrultusunda gerçeklestirecekti.
Bu yüzden Öcalan’in emrini tasima isini de su anda yurtdisinda bulunan avukat
Mahmut Sakar yapacakti. 1 Haziran 2004’te “ateskes bitti yeniden savasacagiz”
açiklamasinin altinda Sakar’in imzasi bulunuyor. Ayni sekilde Nevruz’da
Mersin’de bayrak yakilarak Kürt-Türk çatismasinin baslatilmasi, TAYAD ile
baslayan Karadeniz’den Alevi endeksli sag-sol kavgasi, Malatya’da yine
misyonerlerin bogazlarinin kesilmesi, Hrant Dink’e suikast düzenlenmesi, Ahmet
Türk, Orhan Pamuk gibi kisilerin öldürülmek istenmesi gibi olaylar bu kaos
planinin içinde yer aldi.
Toplumsal olaylarla Ergenekon arasindaki iliski sadece son yillardaki hadiseleri
kapsamiyor aslinda. Bu yapinin geçmisteki bazi toplumsal olaylara da karistigi
belirtiliyor. Bu yüzden yapilan sorgulamalarda Gazi Mahallesi’nde kahvehanelerin
taranmasi, Sivas’ta Madimak Oteli’nin yakilmasi, Basbaglar katliami, Sabanci
suikasti, Ugur Mumcu’nun öldürülmesi, Akin Birdal’a suikast, Danistay saldirisi
ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasi gibi olaylar da arastiriliyor.
Akin Birdal suikastinin PKK’nin istegi ile gerçeklestirildigi öne sürülüyor.
Çünkü Birdal Ergenekon ile PKK’nin ortak uyusturucu trafigine dair bazi seyler
biliyordu. Ayni sekilde DHKP-C tarafindan islenen cinayetlere dair, mesela
Sabanci suikastiyla ilgili ciddi bulgulara ulasildigi vurgulaniyor. Çogu
Güneydogu ve Dogu Anadolu’da olmak üzere islenen faili meçhul olaylar ve Esref
Bitlis olayina kadar sayisiz hadise de belgelerde geçiyor. Kürdistan' da PKK
kılığı ile yapılan yüzlerce köy katliamı, suçsuz turistlerin kaçırılması,
amerikan konsolosluğuna saldır, Gül ve Erdoğan' ı öldürme planlar vs. vs..
Ergenekon, Atatürkçülüğün son kalesidir.
Atatürk’ün adına sığınanlar, türbanlılar iktidarı ile uzlaşmışlardır. Ergenekon
bu ilişkiyi bozacaktır.
Türk Ordusu Kürtler konusunda ABD’den izin alabildiği ölçüde harekete
geçebilmektedir.
.
Oysa Kürt çıbanı’nın başı Güney’dir ve özellikle Başkan Barzani’dir. Bundan
dolayı sonuçları ne olursa olsun Asker Kerkük dahil Kürdistan’ın varlık
gösterebileceği yerlere tereddütsüz girecektir..
Tutuklananların kompozisyonuna baktığımızda, söz konusu generallerin, üstelik
görevden uzaklaştırılmış halleri ile darbe yapamayacakları ortadadır. Eğer
tepeleri tutanlar bunlar ise darbe yapmak gibi bir kalkışmaya, tarihten ders
almış olarak teşebbüs etmeyecekleri kesindir. Bu olsa olsa Talat Aydemir’in 1962
(22 Şubat), 1963 (21-22 Mayıs) darbe teşebbüsünü yapanların akibetine
uğrayacakları anlamına gelir.
Peki bunlar ne yaptılar da bu kadar aktüel oldular?
Bu konuda oldukça fazla teori var. Bir kısmı komplo teorisi kategorisi girer.
Diğer bir kısmı AK PARTİ’nin bilek güreşinde öne geçmek için bu konuyu iyi bir
zamanlama ile pişirip gündeme oturttuğunu delillendirmeye çalışıyor. En önemlisi
ise ABD ve Türk Ordusu’nun gelişmelerden epey rahatsız olduğunu görüyor.
Sonuçta Türk Devleti’nin tüm kurumlarının laçkalaştığını görüyoruz. Orduları
laçkalaşmıştır. Daha bir kaç gün önce sekiz subay “bir başka devlet lehine
casusluk” suçlaması ile Amed’de tutuklandı. İnternette konuşan bazı subayların
mevcut ordu komutanlarını ağza alınmayacak küfürlerle suçlamaları bizleri
hayretler içinde bırakmıştır. Bir diğeri “İktidarda olsam, Cumhurbaşkanı’nı,
Meclis Başkanı’nı, Başbakanı ve Genelkurmaybaşkanı’nı asardım” diyebiliyor, hem
de kendi sesinden..
Bu laçkalaşmayı, kutuplaşmaları ve özdeki sebeplere baktığımızda üç ayrı
kavganın cereyan ettiğini görürüz.. ) Kürtler ile ilgili
tutum: Bu konuda Üç eğilim söz konusudur.
AKP çoğunlukla beyaz katliam (yani asimilasyon) taraftarıdır. Çevre güçleri,
dünya demokratlarını ve ABD’yi devreye girmeye zorlamadan bu yoketme şeklini
dereye sokmuştur.
Türk Ordusu’nun hakim kliği: Önemli ve kitleyi sürükleyebilecek sivil önderleri,
PKK’nin şahsında Askeri kadro ve savaşçıları yok etmek, Güney Yönetimini
işlevsiz kılmak için aralıksız bir çaba içindedir. Bu konuda Kürdistan’da
örgütlenmiş olan MİT, Kontralar ve beşinci kol elemanlarını sürekli olarak
teyakkuzda tutmaya çalışmaktadır.
Ergenekon kliği: Eğer istediği fırsatı yakalarsa Kürdistanı harabeye çevirecek,
Afrika’daki katliamları mumla aratacak bir kan gölü yaratacaklardır.
Laiklik savaşı: Bu savaş da çok önemle yürütülüyor. AKP’nin kapatılması
davasında Yargı, Asker ve Ergenekon’un kademeli bir sertlik kompozisyonu içinde
birlikte hareket etmektedirler. Partinin kapatılması süreci bir nevi güçler
dengesini ortaya koyacak cinstendir.
Ama sıra Kürtler’e gelince belli bir yalnızlık yaşamaktadırlar. Yine de büyük
bir ulusal bilinç her şeyi düzeltme yoluna sokabilecektir.. Türk Devleti'ne
gelince darbe ortamı hazırdır artık..
|
|